Silmarillion ve Güç yüzüklerine dair adlı yazımda Orta Dünya tarihi ile ilgili 3 ana kitap olduğunu yazmıştım.
Bunlar yayınlanma sırasına göre gidersek Hobbit (1937), Yüzüklerin Efendisi (1954) ve Silmarillion (1977) şeklindedir.
Orta dünya tarihini anlatış sırasına gelirsek başlangıç yani ilk iki çağ Silmarillion ‘da geçer. Sonrasında Hobbit gelir ve anlatı Yüzüklerin Efendisi ile sonlanır.
Türkiye’de ilk önce Yüzüklerin Efendisi yayınlandı. Metis Yayınları, Çiğdem Erkal İpek ve tüm emeği geçenler sağolsun. Harika çeviriler.
Yüzüklerin Efendisi’nin ilk cildinin basılıp fantastik edebiyatın alıcısının olduğunun anlaşılmasının ardından 6.45 ‘in nispeten fena olmayan Hobbit basımı geldi. Bunlardan epey bir zaman sonra sıra Silmarillion’a gelecekti.

Silmarillion, J.R.R. Tolkien öldükten sonra Christopher Tolkien’in babasının notlarından ve defterlerinden derleme şeklinde hazırlanıp basılmış. (Şimdi çok klişe geliyor değil mi? Günümüzde her ölen bir çok-satanlar yazarının ardından birileri bir defter bulup devamını yazdırıyor seri kitapların. Ahh şu telif hakları sen nelere kadirsin?! Ama Tolkien’ leri bu grubun dışında tutuyorum. Birazcık…) Bildiğimiz kadarı ile Hobbit’ten sonra aslında baba Tolkien’in yazımını tamamlayıp bastırmak istediği hikaye yaratılışa ve elflere ait bir destanmış, ama yayıncıya gönderdiği taslak pek cazip bulunmamış. Bu yüzden yönünü geçmişi anlatmaktan Hobbit’in ilerisine gitmeye çevirmiş. Yüzüklerin Efendisi basılıp beklenmedik bir başarı kazanınca Silmarillion’a yol açılmış.
Silmarillion neyse ki çok tutunca Christopher Tolkien bari notları biraz daha karıştırayım demiş ve babası da karalamalarını atan bir adam olmadığı için hikayelerin sağda solda kalmış detay notlarını bularak derlemeye devam etmiş.
Öncelikle 1980 de Bitmemiş Öyküler basılmış. Bu düzgün bir cilt halinde İthaki tarafından Türkçeye çevrildi ve basıldı.
Bundan sonra 1983 -1996 yılları arasında Orta Dünya tarihini anlatan 12 kitap basıldı. Bunlardan ilk ikisi Kayıp Öyküler Kitabı 1 ve Kayıp Öyküler Kitabı 2 olarak 6.45 yayınları tarafından çevrilmiş ve basılmıştı. Ancak bendeki birinci cildin baskısı olarak kötüydi ki tüm arzu ve hevesime rağmen okumayı başaramadım. Bu sebeple ikinci kitabı satın bile almamışım.
Yüzüklerin Efendisi dışındaki külliyatın yayın haklarını İthaki alınca bir serpildi sanki bu dünya. Hobbit’i, Silmarillion’u ve Tom Bombadil’in maceraları vb kitapları yayınladılar. Temiz baskılar, güzel ciltler insanlara cazip geldi. Herhalde iyi sattılar ki, Christopher’ın yayınladığı son 3 kitabı da çevirtip bastılar. Ümidim Orta Dünya tarihine ait diğer 12 kitabı da çevirip temiz temiz basmaları. Orjinalleri alınıp okunabilir tabi ama biraz gözümü korkutmuyor dersem yalan söylemiş olurum.

İthakinin yayınladığı Christopher Tolkien’nin yazdığı bu son üç roman, Orta Dünya tarihinden Silmarillion’da bahsi geçen ilk çağ dönemindeki en önemli üç hikayenin detaylandırılması ve Tolkien’nin yaratımı esnasında metnin geçirdiği evrimden bahsetmeyi amaçlıyor.
Tolkien’nin bu dünyayı bir oturuşta kurmadığını biliyoruz. Uzun yıllara dayanan, üzerinde sürekli değişiklikler yaptığı metinler varmış. Bu son romanlar için tam olarak olmazsa olmaz denemez ama yine de bir yaratım sürecine seyirci olabilmek için güzel bir örnek. Üstüne harika hikayelerin detayını okumuş oluyorsunuz. Hatırlatma oluyor. Son okuduğum Gondolin’in düşüşünü kolay kolay unutabileceğimi sanmıyorum. Silmarillion ‘da okumuş olsamda bu kadar detaylı hatırlamıyordum.
Kendi okuma sıram haliyle kitapların basım sırası oldu. Önce 2015’de ilk basılan Hurin’ in Çocuklarını okudum. Ardından, epey sonra aldığım ama bir türlü başlayamadığım Beren ile Luthien geldi ve son olarak da Gondolin’ in Düşüşünü okudum. Şimdi net olarak yorumlayabilmek için üzerinden epey vakit geçmiş olan ve diğer iki kitabın hizmet ettiği amacı daha iyi anlamışken Hurin’ in Çocuklarını tekrar okuyorum.
Bana göre eğer ilk defa okuma yapacak olsaydım basım sırasına göre değil şu sıraya göre okurdum;
Bunun bir sebebi Hurin’ in Çocukları‘nı okurken, kitabın amacını çok bilmeden, neden Silmarillion‘da anlatılanı yeniden ayrı bir kitap olarak basmışlar diye söylenerek okumamdı. Halbuki Beren ve Luthien‘e geldiğimizde ya baba Tolkien’in gerçekten çok fazla notu olmasından, ya da oğul Tolkien’in artık nasıl bir anlatım yapacağı konusunda daha keskin fikirleri olduğundan, hikayenin taslaklarda geçirmiş olduğu evrimi takip etmek, metinleri ve hatta şiirli halleri ile farklı olasılıkları görmek vizyon açıcı oldu.
Hurin’den sonra diğer kitapları alıp almamak konusunda çok tereddüte düşmüştüm. Bu yüzden kitapların detaylarından burada biraz bahsederek, kitapları merak edenlere kitapları alma kararı vermeleri konusunda yardımcı olmak da istiyorum.

Kitaplar hakkında tek tek yorumlara geçmeden önce bu üç hikayenin mekanı olan Orta Dünya’nın o anki halini bir özetlemek isterim. İlk çağ yaratım ve değişimle neticelenen çok olaya ev sahipliği yapar. Ama bizim için ilgili olan zamanı Kutsal Topraklarda yaşarken Melkor yani kötü tanrının aralarına soktuğu nifağa yenik düşen Noldor elflerinin sürgüne Orta Dünya’ya dönüş zamanıdır.
İnsanlar Güneşin yükseldiği zaman uyanmışlar ve Melkor’un kötülüklerinden kaçan bir kısmı Orta Dünya’nın o zamanki batısına dağları aşarak geçmişlerdir.
Sonrasında Noldor elflerinin her biri Orta Dünya’nın bir köşesinde krallıklar kuracak, Melkor ile savaşacaktır. Batıya gelen insan halkları arasından da elflerle can yoldaşlığı yapan farklı soylar çıkacaktır.
Elflerin ilk uyanışından sonra Kutsal topraklara gidemeyen ve geride kalmış liderlerinden biri olan Elf Kral Thingol ise bir yarı-tanrıçaya aşık olacak ve onların aşkından orta dünya tarihinde adı unutulmayacak en güzel elf kızı doğacaktır. Luthien…
Beren ve Luthien ile devam edeceğim…–>
© Site içerisinde yazıların tüm hakkı saklıdır.
‘Orta Dünya tarihine Dair’ için 2 yanıt