Karanlıkta Koşanlar – 2001 Yerli dizi

Uzun zamandır tekrar izlemek istediğim bir dizi vardı. Yıllar evvel izlemiştim ve ana hatlarını hatırlasam da detaylarını tam hatırlayamıyordum. Ve bilirsiniz ki şeytan detaylarda gizlidir.

Üzerine yazmak istediğim dizi Karanlıkta Koşanlar. 10 bölümlük bir yerli dizi. 2001 yapımı. Polisiye.

Senaryo Uğur Yücel ve Ahmet Ümit’e ait. Ahmet Ümit’in öyküsünden uyarlanmış. 2000’li yılların başı olduğu için benim açımdan bakıldığında Ahmet Ümit’i üne kavuşturan akımlardan birini yaratan dizi olabilir. Uğur Yücel’in canlandırdığı Komiser Nevzat ve Haluk Bilginer’in canlandırdığı Komiser Ali rolleri, Ahmet Ümit’in daha sonra yazdığı Şeytan Ayrıntıda Gizlidir isimli öykü kitabında gelişmiş, ve daha sonra Çetin Tekindor ve Nejat İşler’in oynadığı aynı isimde bir polisiye TRT dizisine evrilmişti. Zaten bu dizi de TRT dizisiydi.

Dizi bir polisiye yazarı olan kadın yazar Dürnev Hanım üzerine bir çalışma hazırlayan gazeteci Zeynep’in ziyaretleri ile başlar. Dürnev Hanım bir yandan bu genç hevesli kıza polisiye nasıl yazılır üzerine tüyolar verirken, bir yandan da geçmişte mahallesi Kalamış’da büyümüş kendi oğlunun da içinde bulunduğu bir gizemli macerayı aktarır. İlk bölüm karakterlerin bir Agatha Christie romanı edasıyla tanıtımı ile geçer. Kim kimdir, hangi haldedirler ve bulundukları hale nasıl gelmişlerdir?

Sonra cinayetler başlar.

10 bölümlük ve 45-50 dakikalık sürelerde anlatılan hikaye yavaş yavaş açılır ve ilerler.

Dürüst olmam gerekirse Uğur Yücel ‘i bu diziden önce öyle çok sevmezdim. Biraz soğuk, kendini beğenmiş gelirdi. Ama bu dizi bana milat olmuştur. Resmen adama hayran kalmıştım. Alkolik, problemli, şahsına münhasır bir komiseri canlandırışındaki gerçeklik, samimiyet ile en sevdiğim aktörlerden biri haline bu dizi ile gelmişti. Aynı zamanda bu dizinin yönetmeni de olması gözümde daha da farklı bir noktaya taşımıştı kendisini. Daha önce diğer bir sevdiğim yerli dizi İkinci Bahar’da yönetmenlik yaptığını duymuştum ama bu dizide başrolde olmasıyla, senaryoda emeği olmasıyla daha da sahiplenmiş gibi gelmişti.

Haluk Bilginer zaten çok havalı. Burada genç ve daha da havalı. Eğitimini Amerika’da tamamlamış, Türkiye ‘ye dönüp işinde başarılı olmuş, çapkın, karizmatik bir komiser.

Dürnev Hanım rolünde Altan Karındaş başta da yazdığım gibi bir eski İstanbul Hanımefendisi havası ile yerli Agatha Christie yaratmış. Uşağı tuhaf Boris ile beraber, ziyaretine gelen kıza bir zamanda yolculuk hissi verirler adeta. Ama dizinin ilerleyen bölümlerinde gittikleri kafe ve sahil yürüyüşleri ile günümüze de bağlantı kurarlar.

Dizinin dikkatimi çeken, hem hoş hem de tuhaf gelen bir yanı var. İnsanların konuşma şekilleri. Artık yerli dizilerde daha çok lehçeyi, güncel jargonları veya argo konuşma tarzlarını gördüğümüz için bu dizide her bir karakterin düzgün Türkçe ile anlaşılır anlaşılır konuşması bir zerafet havası veriyor. En çok Dürnev hanımın ve uşağının öyle tane tane konuşması aslında onların kimliğini ve zamanda askıda kalmışlığına işaret ediyor biraz.

Diğer karakterlerden bazılarının kimi sahnelerde konuşma şekilleri düzgün Türkçeleri dışında tiyatro vari bir havada geçtiği için (Komiser Ali’yi canlandıran Haluk Bilginer’in çok havalı bir Türkçe ile konuşması – adamın elinde değil ne yapsın, havalı, karizmatik bir adam – veya eski başkomiser ‘in kızı İdil’i canlandıran Devrim Özgür Çınar’ın ders verir gibi bir ifade ile yorumları) bazen rol yaptıklarını çok belli ediyor gibi geldi bana. Daha doğrusu karakterlerin söylediği bazı cümleler öyle tumturaklı ki, spontane olarak öyle düzgün bir şekilde teklemeden tek seferde ağızdan çıkması sadece ezberle olur gibi geliyor.

Tabi o dönemi, TRT kurallarını düşünmek lazım. Trt dizilerinin hep bir lisana özen gösterme kuralı vardı.

Bu küçük tuhaflık dışında dizi çok çok güzel. Bırakın o döneme, bence günümüzdeki pekçok yerli ve yabancı diziye on basar. Oyuncuların her biri ayrı ayrı başarılı. Arada sürpriz isimler de karşımıza çıkıyor. Çok çok genç bir Yiğit Özşener gibi. (Kendisini de çok beğenirim bu arada) Devrim Özgür Çınar yine en sevdiğim kadın oyunculardan biri.  Adli tıp uzmanı Yasemin’i canlandıran Laçin Ceylan da keza öyle.  Zaten tuhaf birkaç tirat dışında senaryo da oyuncuların canlandırışı da her bir karakter bir o kadar hayattan alınma.

Bunu söylerken sürekli önceki yılları öven insanlar gibi duyulmanın önüne geçemeyeceğimi bilsem de, dönemini de çok güzel aktaran bir dizi. Orta halli insanların evlerinin doğallığı, çok zenginlerin evlerinin mütevaziliği son yıllarda sonradan görme zenginleri örnek alarak dizilerde sunulan görgüsüz dekorlar, aksesuarlar, kıyafetler yanında ne kadar samimi. İnsanların gösteriş için değil de, isimsiz markasız kafelerde, restoranlarda yemek yemeleri, kahve, içki içmeleri… Trt izle’nin web sitesinden izlediğim için içkiler flulaştırılmış olsa da (bu da ne kadar saçma bir uygulama anlamış değilim) iki kadın karakterin abartısız, gürültüsüz patırtısız bir rakı sofrası kurup, sakin sakin erkekleri ve özel yaşamlarını çekiştirmeleri ne kadar şirindi.

(90’lar yaa. 2000’lerin başı. Özgürlüğün tavan olduğu, Taksim’in gezilebilir olduğu zamanlar…)

O yıllardaki naif insanlara (en azından naif görünmeye çalışan, naifliğin tutulduğu, değer verildiği zamanlar), çalışan kadına bakışa, insanların büyükleri veya akrabaları ile konuşmalarında dikkat ettikleri noktalara, bu ve benzeri ufak tefek detaylara önem veren senaryo diziyi kendi içinde tutarlı bir noktaya taşıyor.

Üstüne üstlük sadece Beyoğlu taraflarına değil,  İstanbul’un Anadolu Yakasında da ufak bir gezintiye çıkartıyorlar bizi. Bu sebeple de ayrı sevdim.

Dizi oynadığı dönemde fazla tutmamış. Daha uzun olması beklenirken 10 bölümde final yapmış. Bunu yeni öğrendim. Aslında bence zaten hikayenin tamamlandığı noktadaydı. Ama belki de Ahmet Ümit ve Uğur Yücel’in planladıkları Komiser Nevzat ve Komiser Ali ile serüvenlere başka hikayelerle devam edip, sonradan Şeytan Ayrıntıda Gizlidir dizisi olana o zaman ulaşmaktı. Bundan emin değilim. Kendi yorumum. Diğer diziye ve oyuncularına lafım yok. O dönemde Ahmet Ümit’in aynı adlı kitabını da alıp okumuştum, diziyi de izlemiştim ama şimdi pek net hatırlamıyorum doğrusu, ama bu oyuncular (Haluk Bilginer, Uğur Yücel ve diğerleri yani) ve çizdikleri karakterler ile polisiye ve özel hayat maceralarının devamını izlemeyi çok isterdim doğrusu. Ama belki de böyle 10 bölümlük özel bir dizi olarak kaldığı için sevenleri arasında kült olmuş da olabilir.

Dizinin finali ile ilgili de birşeyler yazmak istiyorum aslında ama bu kısım gerçekten diziyi izlemenin bütün zevkini alabilecek detaylar. Sonuçta bu bir polisiye. Gerilimi katilin kim olduğu ile ilgili.

Beklediğim gibi bir final miydi derseniz, hayır değildi. Ama şimdi sonunu bilsem bile izlediğim o 10 bölümün tadını kesinlikle kaçırmıyor.


Süresi ile, oyunculukları, çekimi ile bence Türk yapımları arasında bir inci tanesi. Türk dizilerinden beğenerek izlediklerim yok değil tabi. Hatta süreleri uzayıp 2,5 saate erenler arasında bile azimle seyrettiğim olmuştur. Ama bazı dizilerin yeri benim için ayrıdır. Bu belki nostalji hissinden, belki izleyince ilk izlediğim yaşa dönmekten, belki de kalbimin tam o noktasını, o belli teli titretmeyi başarmalarından bazıları hep ayrı kalacaktır. Bu herkes için farklıdır tabi. Karanlıkta Koşanlar bilmekle, daha önce izlemekle gurur duyduğum bir dizi. Bir yandan bu kadar az bilinmesine  üzülüyorum ama bir yandan da az bilen gruptan olmaktan tuhaf bir keyif alıyorum galiba.

Ara ara dönüp tekrar bakacağım, o kesin.

© Site içerisinde yazıların tüm hakkı saklıdır.


Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s