Neon Genesis Evangelion – Anime Serisi ve Filmleri hakkında

Neon genesis Evangelion anime ve mangalarla çokça etkileşimde olduğum 90’larda anime web sitelerinde sıklıkla karşıma çıkan bir anime ismi idi. Mecha dedikleri dev robot anime türü olarak düşündüğümden pek ilgimi çekmiyordu. Sanırım küçükken izlediğim Voltran, aynı yıllarda tv de izlediğim Magic Knight Rayearth ve web sitelerinde ve forumlarda karşıma çıkan Gundam Wing gibi robotlar içerisinde savaş yapan insanların hikayesi biraz daha çocuksu gelirdi.  

Bu dizinin ismini yeniden duymam bir iki sene evvel sinema ile ilgili takip ettiğim birisinin instagram hesabıyla gerçekleşti. Meğer Netflix’e eklenmiş bu animeyi yeni izlemiş kişi, diziye ve takip eden final filmlerine övgü üstüne övgü yapıp, koluna bir sahnesinin dövmesini yapacak kadar sevmesinden ötürü merakımı cezbetti. Geçen yaz oturup anime dizisine bakmaya başladım ama sonra araya tatil, işler vs. girince unuttum ve yeniden izlemeye vakit ayıramadım. Dizi belli bir noktadan sonra vites değiştirdiği için kaldığım yerden devam etmek zor geldi. Ama izlediğim kadarı ile bu anime serisi de kesinlikle çocuklara yönelik bir seri değildi. En azından normal çocuklara göre değil. Japon çocukları farklı tarzlarda anime/manga okumaya izlemeye alışmış olabileceklerinden onlara daha normal gelebilmiş olabilir. (Japonlar değişik bir millet. Kill Bill 1’de Japon bahçesindeki kılıçla düello sahnesi dünyada hemen hemen her yerde siyah/beyaz yayınlanmışken, orada renkli yayınlanmış sinemalarda.)

Neyse.

Geçen ay artık baştan bir izleyeyim dedim.

İçerdiği fiziksel ve psikolojik şiddet düzeyi bir yana, bu animenin daha önce izlediğim pek çok animeden daha güçlü bir şekilde karakterlerin derinliğine dalması beni şaşırttı. Japon animeleri çoğunlukla Amerikan aksiyon animelerine göre daha derin, karakterler arası insani ilişkilere, karakterlerin iç çatışmalarına daha samimi yaklaşımda oluyor zaten ama bu anime bunu amaç olarak sunacak kadar iddialı ilerlemiş.  

Konunun aksiyon kısmını basitçe özetlemek gerekirse, insanlık dünyanın başına gelmiş bir olaydan zor kurtulmuş, ama gizemli bir şekilde daha başka olaylar olmasını bekledikleri için gelebilecek saldırılara karşı dev robotlar hazırlamışlardır. Bu robotlar ortaya çıkacak düşmanla savaşabilecek güçtedir. Nasıl yapılmışlardır, mantığı, temeli nedir, kimler kullanabilir, bunlar dizinin her bir bölümünün ayrı ayrı konusudur. Ama aksiyonlar bir yana, dizinin karakterlerinin motivasyonlarını, psikolojilerini, duygusal travmalarını adım adım anlatan bir üslubu vardır. Ana karakter robot biriminin başındaki Ghendo karakterinin 14 yaşındaki oğlu Shinji’dir.

Yayınlanan dizi bölümlerinin ve filmlerin sayısı biraz fazla. Ne de olsa yaklaşık 20 seneye yayılan bir üretim aşaması olmuş. Bu sebeple internette izleme sırası nasıl diye baktığımda farklı farklı önerilen gördüm. Ben izlemek için kafama en makul gelen yolu seçtim.

İlk önce 26 bölümlük anime serisini izledim. Burada ilk 17 bölüm arada farklı dozlarda psikolojik sorunları barındıran bir boyutta ilerlerken, 18. bölüm ile beraber farklı bir evreye geçerek resmen vites değiştirdi.

Dizinin ortalarında iken wikipedia’yı karıştırdığımda bütçesel sebeplerden ve yetişmeyen çizimlerden ötürü belli bir bölümden sonra animenin daha durağan hale geldiği ama bunun bir yandan da  dizinin kült hale gelmesine yardımcı olduğunu okumuştum.

Durağanlaşma izlerken direkt fark ediliyor gerçekten. Öte yandan karakterlerin psikolojik derinliklerine inmeye başlamaları ile aslında farklı bir aksiyon geliyor. Hareketler, beklenmedik sonuçlar ile ilgili küçük küçük verilen ekmek kırıntıları, belli bir aşamadan sonra içinde hazineler (taşlar demeyecek kadar hassas davranmaya çalışıyorum) barındıran büyük lokmalara dönüşmeye başlıyor. Bunları dikkatli ısırmazsanız dişinizi kıracak kadar sert mücevherler ama. 

Gelen bilgi akışları ile Evaların nereden geldiği, nasıl yapıldığı, yapımına katılan insanların kusur denemeyecek olsa da içlerinde kendilerini kusur diye değerlendirdikleri noktalar ile bağlanmaları, bunları sorgulamaları ile büyük bir girdaba evriliyor.

Dizinin 25 ve 26. Bölümü tam bir muamma. ‘Gerçekten neler oluyor?’ ‘beynim yandı’ diye izlediğim iki bölüm oldu. ‘Bu bir anime miydi şimdi?’ dedim. Bu konuda izleyicilerinden oldukça tepki alınmış olduğunu daha önce okumuş olduğum için beklediğim bir şeydi. Ve bu bölümler bir yandan hoşuma da gitti. Ama olayların gidişatı ile ilgili bilgiler eksik kaldığı için devamında yayınlanan filmleri de çok merak ettim.

Death&Rebirth ismindeki film iki parçadan oluşuyordu. İzlediğim internet sitesinde bu isimde geçen film sadece Death kısmını içeriyordu. Sonradan öğrendiğim kadarı ile Rebirth bundan sonraki film olan End of Evangelion’un ilk 20 dakikasını içermekteymiş zaten. Ama ben bunu bilmediğimden ve birşey kaçırmak istemediğimden bulup Rebirth’i de ayrıca izledim. Death izlemiş olduğum anime dizisinin derlenmiş bir özeti iken, Rebirth bırakılan noktadan sonra ne olduğunun anlatısının bir başlangıcı oluyor. Her ne kadar Japon animelerinde vahşete alışkın olsam da buradaki karargah baskını sahnelerinin beni çok gerdiğini itiraf etmem gerek. İnsanın insana yaptıkları…

Sonra sıra End of Evangelion’a geldi. Yani dizinin 25 ve 26. Bölümlerinde arka planda olan olayların önyüzü ile sonucu gibi özetlenebilir belki.

Dürüst olayım. İzlerken bir yerden sonra surat ifadem şu şekildeydi ?__?

Bu filmin %75’ ini anlamadım. %25’ini anladım derken de karakterleri, mekanı falan biliyorum diye diyorum. Bir de neticede dizinin başından beri geçen Human Instrumentality Project konseptini aşağı yukarı anladım diye. Sonucunda olan şeyi anlamış olsam da, izlerken ‘hah şimdi şu oluyor’ diyebilmem için birkaç (10-15 falan) defa daha seyretmem gerekiyor galiba.

Human Instrumentality Project lafını dizide ilk duyduğumda Frank Herbert’ın Dune serisinin üçüncü kitabı ile ismi geçmeye başlayan Altın Yol kavramı aklıma gelmişti. Burada insanlığın ataletin için düşüp yok olmaması için bir baskı unsuru oluşturarak, zora sokularak bir nevi, harekete geçmelerinin sağlanması gibi bir amaç vardı. Açıkçası Human Instrumentality Project’i herhalde böyle bir amaç var ortada diye düşünmüştüm.

Aklıma yatmayan nokta ise Seele organizasyonu da, Shinji’nin babası Ghendo da bu amacı yani insanların ortak bilinçte birleşme amacını taşırken neden birbirleri ile çatışmaya girmek zorunda kaldıkları. Ghendo karısı ile tekrar birleşmek istiyor tamam ama zaten tüm insanlık birleşecek, problem nedir? Bu kadar çatışma ve insan kaybından sonra sonuç sanki yine aynı oluyor. Sadece belki de sonucun Shinji’nin kararına bırakılması annesinin dileği ile gerçekleşiyor.


Sonra Evangelion Rebuild veya Rebuild of Evangelion diye geçen 4 adet filme sıra geldi. 2007 de başlayan yeniden anlatım 2021 de dördüncü filmin çıkışı ile finale ulaşmış. Filmler daha kaliteli ve geniş bütçe ile hazırlanmış bir yeniden anlatım. Yeniden anlatım deyince biraz cilalanmış aynı konular olduğunu düşünmüştüm ama bunda da bir ters köşe çıktı. Bu arada film isimleri esasen 1.0, 2.0 ve 3.0 iken, Amazon Prime’da 1.11, 2.22, 3.33 gibi numaralandırmışlar. Sebebi eski tarihli filmlerin elden geçirilip birkaç sahne eklenmiş yeni versiyonları olmalarıymış.

İlk film Evangelion 1.11 You are (Not) Alone – Yalnızsın (değilsin) aslında anime dizisi ile oldukça paralel gider. Bir iki ufak değişiklik vardı elbette. Bazı görsel güzelleştirmeler, bir iki farklı sahne, yeni karakterler gibi. Ama çoğunlukla şaşırtmaz.

İkinci filme yani Evangelion 2.22 You Can (not) Advance  – İlerleyebilirsin (ilerleyemezsin) ‘e geldiğimizde ise değişim fark edilir hale gelmeye başlar. Görüntüler, Melek denilen saldıran canlılar daha detaylı çizilmiştir ama karakterlerin tavırlarında da anime serisine göre bir farklılık vardır. Hele son bölüm. Burada beklenmedik bir şekilde üçüncü darbeye geçiş gerçekleşerek, nasıl yani dizi böyle değildi şimdi ne olacak derken, film biter. Haydaaaa! (aynen böyle bitirdim)

Üçüncü film, Evangelion 3.33 You Can (not) Redo, acaba nasıl toparlamış olabilirler bu noktada diye merak edip başladığımda bambaşka bir evren ile karşılaştırır bizi. Son filmin finali üzerinden 14 sene geçmiştir ve Üçüncü darbe ve Human Instrumentality Project  – İnsan Enstrümantasyon Projesi tamamlanmadan durdurulmuş ama dünyaya ve insanlara epey bir zarar vermiş olduğunu öğrenmemizle başlar.

Burada bir es verip bu insan enstrümantasyon projesi dedikleri şeyin anime serisindeki amaç ve sonuçları ile filmlerdeki yeni değerlendirmesinin oldukça farklı hissettirdiğini söylemem gerek. Dizide herkesi tek bir kolektif bilinçaltında toplanması, insanların eksik yanlarını artık eksik hissetmeyerek iç huzura ulaşmalarını hedefleyen bir amaç iken (ki belki bu sebeple insanlığın tamamlanması projesi olarak da geçer), bu yeni filmlerde insanların çoğunun karşı olduğu ve toplu bir insan ırkının yok edilişine götüren bir silah (toplu imha sistemi) gibi değerlendirildiğini görürüz.

İkinci filmin sonunda başlamış olan üçüncü darbe bazı insanların fedakarlığı ile sonlandırılmış ancak yine de büyük kayıplar yaşanmıştır. Geride kalan insanlar hayata tutunmaya çalışırlarken, ortaya çıkan Eva ve Shinji ile ortalık yine karışmaya başlayacaktır.


Dürüst olayım, yazıyı film serisini izledikten sonra bir enerji ile yazmaya başlamamın ardından araya giren diğer konular zihnimde ötelememe sebep olmuş. Üçüncü film az biraz anime serisi ile tanıdık karakterler içerirken, bunların tamamen farklı bir zaman diliminde, fiziksel ve ruhsal olarak değişmiş olmaları, bu üçüncü ve devamında gelen son filmi Evangelion 3.0+1.0 Thrice Upon A Time  – Evvel zaman üçünde’yi izlemek için daha açık bir zihin gerektiriyor.

Anime serisinin bağlandığı sonu tam anlamamışken, özellikle dördüncü filmin izlediği yol daha da zor geldi.

Şu anda içimden ne filmleri tekrar izlemek ne de analizine devam etmek geliyor. Söyleyebileceğim tek şey şu ki, filmleri animeden farklı yapmayı becermişler. Bu iyi bir şey mi, kötü mü bilemiyorum.

Ama şu insanlığın tamamlanma projesi denilen zamazingo, animede bir tık daha ümit vadedici iken (insanların zihinsel olarak birleşerek eksikliklerinin kalmaması – Shinji bunun yerine eksikliklerini kabullenerek kendi bireyselliğine ve tüm insanlığın da eski haline dönebilmesini sağlamıştı) film serisinde proje insanlığın tamamen yok olarak yeni bir yaşam türüne dönüşümünü hedefleyerek, tüm karakterlerin dünyadan silineceği şeklinde bir yorum verir. Sonunda yine Shinji bu hedefin önüne çıkar ve yine o, insanlığı ve kendini kurtarır. Hatta bir sevdiceği ve onu seven olacak şekilde dünyayı kucaklar.

Bu bağlamda film mi daha umut doludur, yoksa anime mi bilemeyeceğim. Ama kolay izlenir olmasa da izlediğime çok memnun olduğum bir seri olduğunu kabul ediyorum. Sanırım tekrar izlemek istesem serinin ilk 18 bölümünü aksiyonu için ayrı, kalan kısmını ise bunalımlı zamanlarım için ayrı izlerim. Ama buna şimdilik cesaretim veya enerjim yok.

© Site içerisinde yazıların tüm hakkı saklıdır.


Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s