
Yine bir Makoto Shinkai filmi. Bu aslında bir kısa film. (neyse ki)
Nispeten eski tarihli bir yapım (2002) olduğu görüntülerin kötülüğünden belli olması bir yana anlatımın sıkıcı ötesi olması yarım saatlik filmi 10 saatlik gibi hissettirdi. Aslında Ghost In the Shell 1995 yapımı iken bile görselliği çok daha iyiydi. Yani zaman bir sebep değildir diye düşünüyorum. Bütçesel sorunlar belki de.
Hikaye şöyle; iki liseli aşık gezerken, uzaya gidecek bir geminin olduğunu öğreniriz. Bu gemi ile gidecek insanlar karışık seçilmiş. Günün sonunda kız kendisinin de gidecek grupta olduğunu söyler. Uzaya çıkınca birbirlerine sms atmaya (evet cep telefonu kısa mesajları – mantık ve herhangi bir yorum yapmıyorum, filmin yapım yılı 2002) devam ederler ama gemi uzaklaştıkça aralarına ışık yılları girecektir. Ve adam dünyada yaş aldıkça, uzayda zaman yavaş geçtiğinden (ışık yılı olayı) kız halen liseli yaşlarında kalmaktadır.
Ana karakterlerin mesajlaşması ve iç seslerini izlediğimiz bir düzen de devam eder.
Yazarken bile sıkıldım. O kadar sıkıcı geldi. Makoto Shinkai’nın tarzı genelde iç seslerle karakterlerin hislerini anlatmak ama bu aşırı bayıktı maalesef. Bir de konunun saçma gidişatı vardı ama ruhumu teslim etmek üzere izlediğim için aman çok da mantık beklemedim. Bu kadar sıkıcı olduğunu bilsem bir kere bir bakmazdım. <Üzgünüm Makoto’cuğum. Bu filmi hiç sevemedim.>
© Site içerisinde yazıların tüm hakkı saklıdır.