Only Murders In the Building – 2. Sezon

Only murders in the building’in üçüncü sezonunun çekim haberlerini okuyunca artık ikinci sezonu izleyeyim dedim.

İlk sezonun sonu sürprizli bitmiş, podcastleri ile meşhur olmuş, cinayeti başarı ile çözmüş ekip, katilin elinden canlı kurtulmalarını kutlarken, dairesine inen Mabel’in eli kolu kanlı bir şekilde apartmanın yöneticisi Bunny’nin cesedi önünde bulunması ile perde kapanmıştı.

Daha yakından tanıyacağımız merhum Bunny

İkinci sezon tam bıraktığımız yerden başlar. Kanlı kazağı ile Mabel ve onunla beraber Charles ve Oliver polis eşliğinde götürülürler. Hemen internet capsleri başlar tabi. Bloody Mabel. Neyseki kanıt eksikliğinden ekibi salmak zorunda kalırlar.

İlk sezondan kankileri Polis dedektifi Williams onlara bakın bu işe karışmayın zaten ilk şüphelisiniz der demesine, onlar da bu konuda (Oliver hariç, o oluşan ilgiden çok memnundur) hemfikirdiler ama tabi ki dayanamazlar. Bunny’nin evine girerler, apartman sakinleri arasında kendi soruşturmalarını yürütürler. Bir de üstüne üstlük cinayet ile ilgili deliller bir anda kendi apartmanlarında ortaya çıkmaya başlar. Böyle olunca artık meraktan çok kendi suçsuzluklarını ispat etmek için işe el atmak zorunda kalacaklardır.

Yine ilk sezondaki gibi gizemler ilmek ilmek çözülür, araya farklı konular, karakterler dahil olur, onlar da çözülür ve yine harika bir final ile konu neticelenir.

Ritüel değişmez ve ikinci sezonun finali de (1 sene sonrası) yine ekibimizin kucağına düşen başka bir cinayet ile sonlanır.

İkinci sezon pek çok açıdan ilki ile tekrar eden temalar içerir. Süprizler, sağ gösterip sol vurmalar vs. Bir yandan da karakterlerin biraz daha gelişmiş olduğunu görürüz. Sosyal medya ile dalga geçişleri çok şirindir. Podcast işine iyice ısınmış üçlünün, güzel bir cümle söyledikleri zaman bir anda durup bunu telefona söyleyip kaydetmelerini çok sevimli buldum. Bunu bile öyle güzel geçmişler ki, karakter bunu yapınca bir durup yaptığı işin komikliğine de değiniyor. Veya bir kafede kendi aralarında beyin fırtınası yapan ekibe yancılık yapan fanların varlığının göze batırılmadan anlatımı.

İkinci sezonu izlemem neden bu kadar gecikti diye düşünmedim değil. Galiba canımın gerçekten sıkkın bir zamanında izlemek için gözüm gibi ayırıp sakladığım bir diziydi bu. “Tehlike anında camı kırınız” dizisi. Gerçekten çok keyif alarak izlediğim, bir yandan gizemli olup, heyecanı yüksek tutan, bir yandan da karakterleri sarıp sarmalamak istediğiniz tatlılıkta, sevimlilikte. Süresi de 30 dakika olduğundan hiç sıkmıyor.

Steve Martin’i bilirdim ama Martin Short’u çok tanımazdım. Selena Gomez ise benim için sadece popüler olmuş bir disney çocuk oyuncusuydu. Daha çok Justin Bieber ile ilişkisi vs. derken magazinden duymuştum, öyle çok bilmezdim. Şarkıcı falan bir de galiba. O derece bilmiyorum yani. Ama bu dizide pek bir sevdim kendisini. Burnunda et varmış gibi çıkan ses tonu, duruşu, tarzı (tamam dizi için yaratılmış tarzı) çok hoşuma gitti. Bir de ne zamandı hatırlatmıyorum, Monte Carlo diye bir filmini izlemiştim. O filmi de sevdim. Benim için pozitif listede ilerliyor sessiz sessiz. (Bu aralar kendisi ile ilgili My Mind& Me isminde bir belgeseli çıkmış. Onu merak ettim. Bulursam bir izleyeyim bari.)

Üçüncü sezon için maktulü canlandıran aktörün Paul Rudd olduğunu görünce ayrı bir sevindim. Keyifle bekleyeceğim.

Bu süre zarfında izleyelim, çevremize izletelim modundayım 🙂

© Site içerisinde yazıların tüm hakkı saklıdır.


Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s