İçin sıkıldı mı hiç? Muhakkak sıkılmıştır. Hani böyle film izleyeyim kafam dağılsın dersin, bir türlü sevdiğim bir tür bulamazsın o anda. Daha önce izleyip sevdiğin bile o anda ya çok ağır, ya çok hızlı, ya da çok gürültülü gelir. Müzik dinlemek için eline aldığın müzik çalar(telefon, mp3 vs.) playlistin de nedense bir türlü sevdiğin parçaya sıra gelmez. Kitaplarda sayfaları bırak, satırlar bitmez. Kaçmak istersin o an aslında. Uzaklaşmak istersin. Ama ruh kaçacak bir yer bulamaz. O an işte o daracık köşelerde, içinde boğulmaya başlarsın.
Aslında kafanın içinde dönüp duranlar, göğsüne iner o arada. Neden kafaya taktığımız şeyler, göğüs kafesimizi sıkıştırır? Canımızı oradan yakar? Canımız , ruhumuz sıkılırken neden kalp acı çeker?
Ortalama bir romantik film olan Untamed Heart gelir aklama böyle zamanlarda. Kalbi rahatsız olduğu için ameliyat olması gereken adamın, sevdiği kızı eskisi gibi sevemez diye korkması için ameliyat olmayı kabul etmemesi… Kız bunun çok saçma olduğunu söyleyince, adamın yanıtı ‘o zaman sen yanımda değilken neden kalbim acıyor?’ olmuştu. Oldukça “cheesy”, kabul. Ama insan merak ediyor.
Zihinde hissettiğimiz bunalımlarda, kafanın ağrımasını anlıyorum ama, neden kalbimiz sıkışıyor?
Acaba ruhumun bu dar köşelerine sığmam mı lazım? Orada kendimi mi bulacağım? Yoksa, dar köşeleri esnete esnete genişletmek mi lazım?
© Site içerisinde yazıların tüm hakkı saklıdır.